Geçtiğimiz hafta gündeme bomba gibi düşen yargı krizinde henüz bir gelişme yok. İktidar kanadı, muhalefetin “isyan” olarak nitelendirdiği krizi, Anayasa Mahkemesi’ni suçlayarak, hatta hedef göstererek gündemine aldı. Bu konunun uzmanları ne yapılması gerektiğini söylerken, bu kriz ne anlama geliyor veya seçim sonrası her fırsatta yurt dışına bakan ekonomi yönetiminin beklediği yatırımları, piyasaların görünümünü nasıl etkiliyor?
Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’ın “hak ihlali” kararının ardından Yargıtay’ın kararı tanımaması “yargı krizi” olarak nitelendirildi.
8 Kasım akşam saatlerinde yaşanan gelişmenin etkileri ilerleyen günlerde görülürken, sert düşüş 13 Kasım Pazartesi günü görüldü.
Döviz tarafında ise dolar/TL ve euro/TL aynı ivme ve eğimle yükselişini sürdürdü. Burada da aşırı artışlar görülmedi.
“Yargı krizi! Piyasalar neden çökmedi?” Emrah Lafçı, Ekonomi Meselesi başlıklı yayınında bu çöküşün yaşanmamasını ülkedeki yabancı yatırımcı seviyesinin dipte olmasına bağlıyor. 2018’de olduğu gibi döviz krizi yaratabilecek yabancı swap kanallarının kapatılmasının etkisinin de görüldüğünü belirtiyor.
Tecrübeli isimlerin değerlendirmelerinden bir diğeri de ekonomi muhabiri Hakan Güldağ ve ekonomist Ali Ağaoğlu’ndan geliyor.
Ekonomist Ali Ağaoğlu, hukuk ve hukuki konulara dikkat çekerek, Şimşek ve Erkan’ın ABD ziyaretinde bu konunun dezavantajını yaşayacaklarını öngördü.
Ekonomim’deki köşesinde “Yapay Zeka (Yapay Zeka) Yargıtay’ın sonunu mu getirecek?” Güven Sak da başlıklı yazısında konuya ilginç bir karşılaştırmayla değiniyor.
Seçim sonrası “yeni politikaların” bu noktaları içerdiğini belirterek, adalet sistemindeki ağlarla ve yolsuzluklarla mücadeleye değiniyor.
Ne düşünüyorsun? Bu kriz beklediğimiz yabancı yatırımcıların uzak durmaya devam etmesine neden olur mu?